//-->

K-Ardahan.TR.GG ll Ardahan'ın yeni tanıtım sitesi...

il tanitim

 
 
 
Ardahan Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)

Ardahan, tarihi ve doğal güzelliklerinin yanısıra, elverişli koşulları nedeniyle, adeta bir kış turizmi cennetidir. İl merkezine 12 km. uzaklıktaki Yalnızçam Köyü-Uğurludağ mevkiindeki ve Projesinde golf sahası da bulunan Yalnızçam Uğurludağ Kayak ve Turizm Merkezi’nde ilk etapta mekanik tesisler ile Çeşner mevkiinde günübirlik sosyal tesislerin yapımı tamamlanmıştır.
Ardahan ve çevresi tarihin en eski dönemlerinden beri çeşitli uygarlıklarca iskan olunmuş önemli bir yöremizdir. Urartu, Med, Pers, Roma, Sasani, Selçuklu, İlhanlı, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safavi ve Osmanlı uygarlıklarına ev sahipliği yapan yörede birçok tarihi eser ve kalıntı bulunmaktadır. İl genelinde Urartu Kalelerinin özelliklerini andıran kaleler, bu yörede yaşamış gayrimüslim tebaanın yaptığı küçük şapel niteliğinde kiliseler, tarihi camiler, Ardahan ve çevresine özgü mimari özellikleri*ne sahip evler, hamamlar, çeşmeler, çeşitli dönemlerin izlerini taşıyan heykel ve figürler bulunmaktadır. 



Ardahan Kalesi: Şehir merkezinin kuzeyindeki Halil Efendi mahallesi ile, şehir merkezini birbirinden ayıran Kura Nehri’nin hemen sol kıyısında bulunmaktadır. Tarihi oldukça eskilere dayanan ilk inşa evresi kesin olarak bilinmeyen Ardahan Kalesi’nin, Selçuklular tarafından yapıldığı ve Osmanlılar döneminde de sürekli olarak kullanıldığı bilinmektedir. 
Kalenin inşasında mimari açıdan dikdörtgen bir plan düzeni esas alınmıştır. Klasik Osmanlı hisarları görünümündeki kalenin, ana girişi batıdandır ve giriş kapısının eyvan tarzında yüksek bir kemeri bulunmaktadır. Giriş kapısının üzerinde 963 H. tarihli bir inşa kitabesi vardır. Dikdörtgen plan oluşturan sur duvarları baştan başa kare tabanlı ve çokgen planlı çok sayıda kule ile desteklenmiştir. Kale içerisinde bir mescit ve hamam kalıntısı bulunmaktadır. Kale dendanları, duvar örgü tekniği, çokgen kuleleri ve konumlandırılış biçimi ile Rumeli Hisarının küçük ölçüde ele alınmış bir varyasyonu gibidir.
Kazan Kale: Ardahan’ın yaklaşık 12-13 km kuzeydoğusunda Kura vadisinin nehrin akış yönüne göre sağında yer almaktadır. Kesin tarihi bilinmeyen kale çevresinde eski yerleşim izleri mevcuttur. Büyük oranda yıkılmış olan kaleden, sadece doğu yöndeki kule kısmı ayakta kalarak günümüze ulaşabilmiştir. Bu kulenin MS 8-9. yüzyıllarda Türkistan’daki Kazan bölgesinden gelip, bu yörede yaşadıkları bilinen Türkler tarafından inşa edildiği anlaşılmıştır. Yüksekliği 15 metre olan bu kulenin, burada daha önce mevcut olan bir yerleşim üzerine sonradan inşa edildiği anlaşılmıştır. 

Altaş (ur) Kalesi: Ardahan-Hanak karayolunun 18. km’sindeki Altaş (Ur) köyünün doğusunda yer alan sivri bir tepe üzerine kurulmuştur. Tarihi kaynaklarda sadece adı ve yeri belirtilen kalenin, ilk yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ancak VH.-VTII. yüzyıldan beri bu kalenin mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Çevresinde eski yerleşim izlerinin mevcut olduğu tespit edilen kalenin, Türk dönemi öncesine ait kalıntılar üzerine, Türk döneminde inşa edilmiş olması kuvvetle muhtemeldir. 

Kinzi Kalesi: Ardahan’ın 30 km. batısında Bağdeşen köyünün kuzeyinde yer almaktadır. Kalenin inşa tarihi bilinmemekle birlikte, önemli bir geçit noktasında bulunması, buranın milattan önceki asırlardan beri mevcut olduğunu göstermektedir. Konum ve altyapı özellikleri bakımından Urartu kalelerinin genel karakteristik özelliklerini akla getirmekte olup, çevreden yaklaşık 130 metrelik yüksekliği ile ortaçağ şatolarını andırmaktadır. Üç yönden derin vadilerle çevrilmiş yüksek bir dağın dil biçimindeki uzantısı üzerine kurulmuş olan kalenin, iç ve dış bölümlerden oluştuğu anlaşılmaktadır. 

Kalecik Kalesi: Göle ilçesine bağlı Kalecik köyünün yaklaşık 450-500 metre güneyinde, köyden gelen derenin oluşturduğu vadi ile Kura vadisinin kesiştiği noktada sarp bir alana kurulmuştur. Kalenin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, MÖ VIII. yüzyılda yöreye egemen olan Urartular tarafından yaptırılmış olduğu tahmin edilen yöre kaleleri ile benzerlik göstermektedir. Üç yönden çok dik ve sarp kayalıkların sınırladığı ve akarsuları ile birlikte iki derin vadinin kesiştiği bir konumda inşa edilmiştir. 



Şeytan Kalesi: Çıldır ilçe merkezinden l km. uzaklıktaki Yıldırımtepe köyünün yaklaşık 1,5 km. kuzeydoğusunda Karaçay vadisinde oldukça sarp ve müstahkem bir alana kurulmuştur. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Yörenin diğer kalelerinde olduğu gibi bu kalenin de mimari özellikleri Urartu kalelerini andırmaktadır. Tarihi kaynaklarda bu kaleye Çıldıran Kalesi, Kal’a-ı Şeytan, Kaçiş, İblis Hisarı gibi adlar verilmiştir.
KÖPRÜLER 

En eski köprü örneklerine Anadolu’da rastlamak mümkündür. Türkler askeri hareket ve ticari nakliyat amacıyla Anadolu’da yol ve köprülere büyük önem vermişlerdir. Bu bakımdan Türkler, Anadolu’da köprü inşasında bir hayli başarılı olmuştur.
Ardahan ve çevresinde XIX. yüzyılın sonlarında inşa edilmiş birkaç köprü örneği bulunmaktadır. Ancak bu köprüler içerisinde şüphesiz en önemlisi, bölgedeki en eski köprü özelliğini taşıyan Çıldır-Taşköprü Köyündeki Urartu Kralı II. Sarduri’ye ait köprüdür. 



Posof Çayı Köprüsü: Bu köprü, Posof ilçe merkezinin yaklaşık 1,5-2 km. güneydoğusunda Yurtbekler sınır karakolu ya*kınlarında ve Posof çayı üzerinde bulunmaktadır. Bu köprünün XIX. yüzyıl sonlarında Ruslar tarafından inşa ettirildiği bilinmektedir. Yaklaşık 10 m. uzunluğunda ve 6 m. genişliğinde olan köprünün yan kısımlarında, düzgün blok taşlarla 40-50 cm. yüksekliğinde korkuluklar oluşturulmuştur. 

Taşköprü: Çıldır ilçesinin yaklaşık 30 km. güneyinde, adını köprüden alan ve günümüze kadar adı hiç değişmemiş olan Taşköprü köyünde bulunmaktadır. Bugün büyük oranda harap olan köprünün, Anadolu’daki en eski köprülerden biri olduğu ve Urartu Kralı II. Sarduri tarafından yaptırıldığı ifade edilmektedir. Bugün sadece yuvarlak kemer kısmı görülebilmektedir. Kalan izlerden yanlarda iri blok taşların korkuluk olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. 

Gülyüzü (Pekreşen) Köyü Köprüsü: Çıldır ilçesinin yaklaşık 20-25 km. güneyindeki Gülyüzü (Pekreşen) köyünde, köyün güneyindeki dere üzerinde yer almaktadır. Kuzey-güney doğrultusunda inşa edilmiş bu köprünün orijinal topuk kısımları ve topuk hizasına denk gelen korkulukları Posof çayı üzerindeki köprü ile büyük bir benzerlik göstermektedir. Dolayısıyla bu köprünün de XIX. yüzyıl sonlarından kaldığı tahmin edilmektedir. 

Günümüzde köprünün geçişi sağlayan yürüme zemini yıkılmıştır. Bunun yerine yakın tarihlerde, betonarme bir yürüme zemini yapılmıştır. Ancak sağlam kalan topuklar ve korkuluklar bu köprünün de Posof Çayı Köprüsü gibi çift gözlü olduğunu ve kemer köşeliklerinde de tahliye gözlerinin olabileceğini akla getirmektedir.
TABYALAR 



XIX. yüzyılda kalelerin önemini kaybetmesiyle birlikte Tabya denilen yeni askeri savunma yapıları ortaya çıkmıştır. Osmanlı Devletinde de aynı dönemde, stratejik bakımdan önemli geçit yerlerinde, boğazlarda ve sınırlarda bu tür savunma yapılarına ihtiyaç duyulmuş ve Kırım savaşından sonra, Batum, Erzurum, Kars ve Ardahan’da bu tip savunma merkezleri meydana getirilmiştir. 

Bu dönemde stratejik bir konuma sahip olan Ardahan’da tabyalar ile güçlendirilerek önemli bir savunma merkezi haline getirilmiştir. Burada yapılan Ramazan, Emiroğlu, Singer, Kaz, Kaya, Ahali, Düz, Mihrap Tabyaları ile Batum, Ahıska, Ahılkelek, Kars, Oltu ve dolayısıyla Erzurum yolları kontrol altına alınmıştı. Bu tabyalar Ardahan Kalesi’nin güney, doğu ve kuzeyinde şehre, kaleye ve Kura düzlüğüne hakim konumdaydı. Bunların içerisinde en önemlisi Ramazan Tabyasıdır. 

Ramazan Tabyası: Ardahan il merkezinin 5 km kuzeyinde yer alan Osmanlı yapısı tabyanın 19. yüzyılın başlarında inşa edildiği bilinmektedir. 93 harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından önce yapılan tabya bu savaşta önemli bir rol oynamıştır. 2500 m. yükseklikte bir tepe üzerine yapılan tabya yeraltında kışlalar ve bunun etrafında toprak yığınlarından meydana gelmektedir. Yörenin en yüksek tabyası olup, U şeklinde inşa edilmiş ve şehri üç yandan gözetleme imkanına sahiptir. 

KİLİSE - ŞAPEL KALINTILARI 

Kilise kelimesi Yunanca ekkelisia kelimesinden gelmektedir.

 

Kilise kelimesi toplanmak anlamına gelmektedir. Bu kelime bizdeki cemaat ve cami kelimelerinin karşılığıdır. Hıristiyanların ibadet et*mek için toplanmalarına mahsus olarak inşa edilen ibadethanelere de kilise denilmektedir. 

Kiliselerden daha küçük ölçülerde yapılan ve umuma mahsus olmayan küçük kiliselere, bizim mes*cidin karşılığı olmak üzere şapel denilmektedir. 

Ardahan ve çevresinde, kaynaklarda adları dahi geçmeyen Hıristiyan dönemi dini mimarisine ait, çok sayıda küçük şapel niteliğinde kilise bulunmaktadır. Büyük oranda tahrip edilmiş olan bu yapıla*rın, yörede Bizans hakimiyeti sırasında yaptırılmış oldukları tahmin edilmektedir. 

Ölçek Köyü Kilisesi: Ardahan’ın 15 km. doğusundaki Ölçek Köyü’nde yer alan bir kilise kalıntısıdır. Yapım tarihi tam kestirilemeyen bu kilisenin X.-XI. Yüzyıllardan kalmış olabileceği tahmin edilmektedir. 

Kalıntılar oldukça harap durumdadır. Kilise yakınlarında, kare biçimli oyuğa sahip eski bir sunak taşı çevreye gelişi güzel atılmış bir şekilde durmaktadır. 

Övündü (Vaşlop) Manastır Kilisesi: Çıldır ilçesine bağlı Kurtkale beldesinin yaklaşık l km. kadar doğusundaki Övündü (Vaşlop) Kö-yü’nün 450-500 m. güneyinde bulunan vadide, Kura Nehri’nin akış yönüne göre solunda yer almak*tadır. Bu kilisenin yaklaşık 150-200 m. kuzeyindeki kayalıkta ise eski mağara yerleşimleri bulunmak*tadır. 

Kesin yapım tarihi hakkında fikir yürütülmesinin güç olduğu ifade edilen bu kilisenin XI.-XII. yüz*yıllardan kalmış olabileceği düşünülmektedir. Kilise, yörede bulunan Hıristiyan mimarisine ait kalın*tılardan farklı bir plan özelliğine sahiptir. Diğerlerinden farklı olarak ve çok programlı şekilde inşa edilmiştir. Küçük ölçülerde ele alınmış ve bir manastır kilisesi özelliği gösteren yapı*nın iç mekanı, iki bölümden oluşmaktadır. İbadethane olarak düzenlenmiş olan gü*ney kısım, tek katlı olarak in*şa edilmiştir. Manastır odala*rının yer aldığı kuzey kısım, iki katlı bir düzenlemeye sahiptir. 

Yöre halkı, manastırın bir çevre duvarı ile çevrili oldu*ğunu, alt katlarında ahır ve yemekhane bölümlerinin bulunduğunu ifade etmekte*dir. Ancak, bugün bu me*kanları tespit etmek güçtür. 

Sensop Kilisesi: Çıldır ilçesine bağlı Kurtkale beldesinin yaklaşık l km kuzeydoğusunda yer alan Akdarı (Çamorda) köyünün 5 km. kuzeydoğusundaki yüksek düzlükte ve eski bir yerleşim yerinin ortasında bulunmaktadır. Kesin yapım tarihi hakkında bir bilgi bulunmayan kilisenin X.-XI. yüzyıllardan kalmış olabileceği tahmin edilmektedir. Güney duvarı bugün tamamen yıkılmıştır. Ancak diğer duvarlar ve örtü kısmı sağlamdır. Girişinin güneyden olduğu anlaşılmaktadır. 

Kilisenin kuzey yönü maşatlık olarak düzenlenmiştir. Ancak buradaki mezarlar kaçak kazılarla tahrip edilmiştir. Kilise çevresinde daha büyük bir yerleşime ait izler mevcuttur. Bu yerleşime ait taşlar üzerinde figürlü bezemelerin olduğu (kertenkele figürü) yöre halkı tarafından ifade edilmişse de, bezemeli herhangi bir taşa rastlanmamıştır. 

ŞAPELLER 

Ardahan Bölgesinde X.-XI. yüzyıllardan kalma çok sayıda kilise ve şapel yer almaktadır. Söz konusu kilise ve şapellerin Kıpçak-Gürcü hakimiyeti sırasında inşa edildiği sanılmaktadır. Bu yapıların, Osmanlı hakimiyeti döneminde onarılarak bölgedeki Hıristiyan halk tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Kiliselerin dışında, küçük kilise diyebileceğimiz şapellerin ise şunlar olduğu söylenebilir: 

Ardahan şehir merkezinin kuzeydoğusunda ve merkezde kilise mevkiinde iki ayrı şapel, Ölçek-Tulumba Mezrası Şapeli, Kazankale’nin güneyindeki şapel, Akyaka (Koduzhara) Şapeli, Yalnızçam yaylasında iki ayrı şapel, Sarme köprüsü yakınındaki şapel, Çakıldere köyü yakınındaki şapel, Uğurlutaş’ta (Dört Kilise) üç ayrı şapel, Budaklı (Cicor) Şapeli, Kotanlı (Sikheref) Şapeli, Gülyüzü (Pekreşen) Şapeli, Şeytan Kalesi Şapeli, Kurtkale beldesinin güneyindeki şapel, Kurtkale Şapeli, Börk Köyü Şapeli, Çak Kalesi yakınında iki ayrı şapel, Çambeli Şapeli, Al Köyü Şapeli. 

Yukarıda isimlerini verdiğimiz şapellerin hemen hepsi tamamen harap haldedir. Günümüze çok az olmakla birlikte yine de kalıntıları kalmıştır. 

Göller 

Çıldır Gölü; Doğu Anadolu’nun ikinci büyük gölü olup, Çıldır ilçe merkezine 2 km uzaklıkta bulunmaktadır. Deniz seviyesinden 1959 m. yükseklikte olup, 124 km2 yüzölçümüne sahiptir. Volkanik bir göl olup, en derin noktası 30 metredir. Göl; Gülyüzü, Gölebakan ve Doğruyol köylerinden geçen derelerden beslenip kendisinden ayrılan Çara deresi ile Arpaçay’a akar. Çıldır Gölü tatlı su gölü olup, burada doğal göl balıkçılığı yapılmaktadır. Ayrıca mevcut 4 adasında bir çok kuş türü barınmaktadır. Göl kış aylarında tamamen buzla kaplanmaktadır. Aynı zamanda turistik beldedir. 

Aktaş Gölü; Çıldır ilçesi ve Gürcistan arasında ilin ikinci büyük gölü olup, Hazepin Gölü olarak da bilinmektedir. Aktaş Gölü’nün 14 km2’lik kısmı Ardahan sınırları içerisinde, kalan 13 km2’lik kısmı da Gürcistan’da olmak üzere toplam 27 km2’lik alana sahiptir. 1798 m. yüksekliğinde, bilinen en derin noktası 10 m, suyu acı ve sodalı olduğundancanlı barınamamaktadır. Ancak son yıllarda gölde bir çok balık türünün tespiti ile yapısında önemli değişiklikler olduğu anlaşılmaktadır. 

Posof ilçesinde bazılarının 0.5 km2’lik alana kadar ulaştığı bir çok göl bulunmaktadır. Bunlar; Ayı Gölü (0,5 km2), Karagöl Gölü (Vakla-10 da.), Balık Gölü (4 da.), Kanlı Göl (8 da.), Ayaz Göl (10 da.), Sagre’nin Gölleri (Sülüklü, Kamışlık-7 da.), Davar Gölü (3 da.) ve Arile (Balık-8 da.) Gölü gibi doğal göller bulunmaktadır. Buralarda Tarım İl Müdürlüğünce yapılan balıklandırma çalışmaları sonucu, yoğun miktarda alabalık, sazan balığı bulunmaktadır.
Akarsular 

Kura (Kür) Nehri: Toplam uzunluğu 1523 km olup, Ardahan ili sınırlarındaki uzunluğu 189 km.dir. Nehrin debisi 28,75 m3/sn’dir. Kura Nehri Ardahan topraklarında kaynaklanmakta olup, önemli yan kolları Göle'de Kayınlık Deresi, Karasu ırmağı ve Türkmen Deresi’nin oluşturduğu Kürçayı ırmağı, Hanak'da Çot Suyu, Çaykelik Suyu, Hanak Suyu ve Alabalık deresi, Kısır Dağından kaynaklanan Ağıl Deresi-Hoçuvan Karaçayır Suyu-Ölçek Suyu, Çıldır’dan Başköy Deresi ve Karaçay ırmağıdır. Ayrıca birkaç dereden oluşan Posof Çayı, Posof ilçesinden Gürcistan’a geçtikten sonra yine Kura Nehri ile birleşerek Hazar Denizine ulaşmaktadır.

Ardahan Cami ve Mescitleri 


Müderris İbrahim Efendi Camisi (Merkez)
 

Ardahan Halil Efendi Mahallesi’nde, Ardahan Kalesi’nin 100 m. kuzeybatısında bulunan Müderris İbrahim Efendi Camisi, Müderris İbrahim Efendi tarafından 1710 yılında yaptırılmıştır. 

Ardahan’ın en eski camilerinden olan bu yapı dikdörtgen planlı olup, kesme taştan yapılmıştır. İç mekan batı duvarında ve güneybatı köşesindeki mazgal tabir edilen pencereler ile aydınlatılmıştır. Bu tür mazgal pencereler Doğu Anadolu’daki bir çok taş yapıda görüldüğü gibi dıştan içeriye doğru genişleyerek hem aydınlanmayı hem de ısı kaybının azalmasına yardımcı olmaktadır. Cami içerisindeki kitabelerden 1897 yılında onarım gördüğü ve içerisinin sıvandığı anlaşılmaktadır. 

Caminin minber ve mihrabının mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır. Cami günümüzde orijinalliğinden uzaklaşmış olup, terk edilmiş durumdadır. 


Mevlid Efendi Camisi (Merkez) 

Ardahan Halil Efendi Mahallesi’nde, Ardahan Kalesi’nin yaklaşık 150-200 m. doğusundadır. Giriş kapısı üzerindeki kitabesinden 1701 tarihinde Mevlid Efendi tarafından yapıldığı öğrenilmektedir. 

Taş duvarlı yapının gövde duvarlarının yarısından fazlası ve üst örtüsü yakın tarihlerde yenilenmiştir. Orijinalliğinden uzaklaşmış olan yapının kuzeybatı köşesinde kare bir kaide üzerine silindirik gövdeli, tek şerefeli minaresi yapılan onarım sırasında eklenmiştir. 

Caminin avlusunda Arap (Yanık) Camisi’nden getirilen 1871 tarihli, Hacı Halil Ağa’nın yaptırmış olduğu bir çeşme taşı bulunmaktadır. 


Arap (Yanık) Camisi (Merkez) 

Ardahan Halil Efendi Mahallesi’nde, Ardahan Kalesi yakınlarındadır. Ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır. 

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda, ardından Ermeni işgali sırasında harap olmuş ve yapı bütün özelliğini kaybetmiştir. Tarihi kaynaklardan 1915 yılına kadar ayakta olduğu öğrenilen bu cami içerisinde namaz kılan Müslüman cemaatin Ermeniler tarafından yakılmasından ötürü halk arasında “Yanık Cami” olarak anılmaktadır. 


Derviş Bey Camisi (Merkez) 

Ardahan Kalesinin güneybatısında, Alabalık Deresi yakınında bulunan Derviş Bey Camisinin, kitabesinden 1868 yılında Derviş Bey tarafından yaptırıldığı öğrenilmektedir. 

Kare planlı,düzgün kesme taştan, ahşap tavanlı caminin önüne geç devirlerde iki katlı bir son cemaat yeri eklenmiştir. İbadet mekanının kuzeyinde ikisi serbest, ikisi de duvara bitişik olmak üzere dört sütunun taşıdığı bir kadınlar mahfili bulunmaktadır. Caminin içerisi sekiz pencere ile aydınlatılmaktadır. Mihrabının mimari yönden bir özelliği yoktur. Ahşap minber ise XIX.yüzyıl batı etkili bezeme ile süslenmiştir. 


Ölçek Köyü Camisi (Merkez) 

Ardahan’ın 15 km. doğusundaki Ölçek Köyü’nde bulunan bu cami 1895 yılında yaptırılmıştır. Kitabesi günümüze gelmediğinden banisinin ismi bilinmemektedir. 

Dikdörtgen planlı caminin önüne kapalı bir son cemaat yeri eklenmiştir. İbadet mekanı dört ahşap sütunun taşıdığı kırma bir çatı ile örtülmüştür. Kuzey yönündeki ahşap sütunların taşıdığı kadınlar mahfilinin korkulukları, sütun başlıkları ahşap işçiliği yönünden son derece önemlidir. İç mekan beş pencere ile aydınlatılmıştır. İbadet mekanı içten kubbe ile örtülüdür. 

Caminin kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerine iki minare eklenmiştir. Kuzeydoğu köşesindeki minare ahşaptan yapılmış orijinal minaredir. Diğer minare caminin son onarımı sırasında taştan yapılmıştır.Biri ahşap, diğeri taştan olan iki minare camiye uyumsuz bir görüntü vermektedir. Caminin önünde bir mezar ve doğusunda da bir haziresi bulunmaktadır. 


Dedeşen Köyü Camisi (Göle) 



Ardahan Göle İlçesinin Dedeşen Köyü’nde bulunan bu caminin ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Mimari üslubundan ötürü XV.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Osmanlı döneminde Dedeşen Köyü’nde cami, türbe ve çeşme gibi yapıların bulunduğu göz önüne alınacak olunursa XV.yüzyıl Osmanlı eseri olduğu tahminedilmektedir. Yavuz Sultan Selim’in 1514 yılında Çaldıran Seferinden dönerken burada konakladığı söylenmektedir. Yöre halkı arasındaki yaygın bir söylentiye göre Yavuz Sultan Selim konakladığı bu köyde; Şeyh Ahmed’in ikramından memnun kalmış ve beğenisini “Dede Şen Olasın” diyerek ifade etmiştir. Bu olaydan sonra köyün adı Dedeşen olarak tanınmıştır. 

Dedeşen Köyü’nde Osmanlı döneminde cami ile birlikte türbe, çeşme, hamam ve medrese yapılmıştı. Bunlardan cami, türbe ve çeşme günümüze ulaşabilmiş, harap haldeki hamam samanlık olarak kullanılmaktadır. Medreseden ise hiçbir kalıntı bulunmamaktadır. 

Cami tek kubbeli Osmanlı üslubunda yapılmıştır. Kare kaideli kesme taştan caminin önünde bir de son cemaat yeri olduğu, konsol, sütun kaidesi ve sütun gövdesi gibi kalıntılardan anlaşılmaktadır. Batıdan içerisine girilen caminin üzeri pandantiflere dayanan bir kubbe ile örtülüdür. İç mekandaki mihrap ve minberin sanat tarihi yönünden bir özelliği yoktur. İç mekanın kuzeybatı köşesinde orijinal minareye ait merdiven bulunmaktadır. Bu merdivenden bugün kadınlar mahfiline çıkış sağlanmaktadır. Batıdaki girişin soluna 1993 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından silindirik gövdeli ve tek şerefeli bir minare eklenmiştir. 

Caminin yanındaki hazirede XVIII.-XIX.yüzyıla ait tarih ve sanat tarihi yönünden önemli mezar taşları bulunmaktadır. 


Merkez Camisi (Posof) 

Posof ilçe merkezinde eğimli bir arazide bulunan Merkez Camisi’nin giriş kapısı üzerindeki yeni harflerle yazılmış kitabesine göre 1883 tarihinde yapılmıştır. Caminin banisinin ismi bilinmemektedir. 

Kareye yakın dikdörtgen planlı olan bu cami, yapılan onarımlar nedeniyle orijinal durumundan oldukça uzaklaşmıştır. Bu onarımlar sırasında caminin önüne basit bir son cemaat yeri ile minare eklenmiştir. İç mekan altı pencere ile aydınlatılmış olup, minber ve mihrabı herhangi bir mimari özellik taşımamaktadır. Çevresindeki hazirede XIX.yüzyıla tarihlenen mezar taşları bulunmaktadır.


Ardahan Türbeleri 


Şeyh Ahmet ve Şeyh Muhammet Türbesi (Göle)
 

Göle ilçesi Dedeşen Köyü’nün girişinde, eski mezarlığın içerisinde Şeyh Ahmet ile şeyh Muhammed’in türbesi bulunmaktadır. Bu türbenin ne zaman yapıldığı bilinmemekle beraber, plan ve mimari üslubundan ötürü XV.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. 

Türbe çokgen planlı olarak yapılmıştır. Kuzey yöndeki giriş kapısı sade iki profille çerçevelenmiş olup, kemerlidir. Türbenin üzeri ahşap kaplama iken, 1996 yılında Turgut Göle tarafından onarılmış ve beton kubbe ile örtülmüştür. Türbenin kıble yönünde mihrabı basit bir niş şeklinde olup, sol üst kısmında bir penceresi bulunmaktadır. 

Türbe içerisinde Şeyh Ahmet ile Şeyh Muhammet’in sandukaları bulunmaktadır. Ayrıca türbe dışındaki mezarlıkta XVI.- XVII. Yüzyıl mezar taşları ile Orta Asya üslubunda yapılmış bir koç heykeli bulunmaktadır. 


Kömür Baba Türbesi (Göle) 

Göle’nin 2 km. batısında bulunan bu türbenin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. 1969 yılında yapılan onarım türbenin bütün özelliğini ortadan kaldırmıştır. Moloz taşlardan yapılmış olan türbede yatan kişinin kimliği de bilinmemektedir. Yöre halkı bu türbenin Kömür baba’ya ait olduğunu söylerlerse de Kömür Baba’nın da kim olduğu bilinmemektedir.












Bugün 1 ziyaretçi (12 klik) kişi burdaydı!

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol